Ülkemizdeki Atıksu Geri Kazanımın Önündeki Problemler ve Çözüm Önerileri

Ülkemizin özelinde gözlenebilen su geri kazanımının önündeki spesifik problemler ve çözüm önerileri aşağıda sunulmuştur.

Hangi atıksuların geri kazanılması gerekir?

Atıksu geri kazanımının özendirilmesi gerekmekle birlikte, ekonomik olarak geri kazanımının yapılması gereken sular önceliklendirilebilir. Atıksular arıtıldıktan sonra geri kullanım yerine bağlı olarak farklı arıtma seviyeleri gerektirebilmektedir. Atıksu geri kazanımında öncelik verilebilecek kaynaklar aşağıdaki gibi sıralanabilir;

1) İletkenlik <2.000 μS/m ve KOİ <500-1.000 mg/L: Evsel atıksular bu sınıfta olup, uygun biyolojik arıtım ve dezenfeksiyonla sulama için kullanılabilirken, bazı iletkenlik giderim prosesleri (RO, ED, EDR vb.) ile tuzluluğu giderilmiş su endüstriyel kullanım ve diğer kullanımlar için düşünülebilir. 

2) İletkenlik değeri 2.000-10.000 μS/cm ve KOİ <2.000 mg/L: Bu tür atıksuların ancak debisi çok yüksek ise geri kazanımı uygulanabilir olabilir. Örnek olarak tekstil atıksuları bu sınıftadır. Çok genel olarak bu tür endüstrilerde geri kazanılan suların proses içinde kullanılabilmesi için iletkenlik <1.000 μS/cm istenmekte olup, uygun biyolojik ve kimyasal arıtma işlemlerinden sonra tuzluluk giderimi yapılmalıdır. Arıtılmış sudan kalıntı KOİ, renk ve iletkenlik giderimi için ters osmoz prosesi uygun bir seçenek olabilir. Fakat oluşan konsantrenin bertarafı için de uygun bir çözüm gerekmektedir. Konsantre şehir kanalizasyonuna verilebilir. Çünkü oluşacak konsantrede KOİ <1.000 mg/L ve iletkenlik 5-20 mS/ cm arasında olabilir. Bununla birlikte konsantreden KOİ ve renk giderimi yapılarak derin deniz deşarjı da uygun olabilir.

3) KOİ>5.000 mg/L ve/veya iletkenlik >15 mS/cm: Bu tür atıksuların arıtıldıktan sonra geri kazanımı maliyetli olabilir. Çok gerekmedikçe bu tür atıksular uygun şekilde arıtılarak deşarj edilebilirler.

Ters osmoz tesislerinde oluşan konsantrenin uygun bertaraf alternatifi bulunamadığından, bazı tesisler su geri kazanım uygulamalarına uzak durmaktadır.

Özellikle endüstriyel atıksularda geri kazanım oranı %50-80 arasında olup, konsantrenin iletkenlik ve diğer kirlilik parametreleri ters osmoz girişine göre 2 ile 5 kat daha konsantre olmaktadır. Her ne kadar konsantrenin hacmi 2-5 kat azalmış olsa da aynı oranda kirletici konsantrasyonu artmakta ve teorik olarak da kirlilik yükü değişmeyecektir.

Oluşan konsantrenin bertaraf sorunun çözümü, sıfır veya yaklaşık sıfır sıvı atık şeklinde bir prosesin adaptasyonuyla teknik olarak mümkün olsa da ülkemiz koşullarında oldukça pahalıdır ve uygulanması günümüz şartlarında ve ülkemiz koşularında çok zordur. Bu nedenle konsantre bertarafı için alternatiflerin belirlenmesi ve konsantre bertarafı için de bir önceliklendirme yaparak konsantre bertarafının nasıl yapılacağı ilgili yetkililerce netleştirilmelidir.

Konsantre bertarafı ile proje ekibi tarafından önerilen önceliklendirme için el kitabının yedinci bölümü olan ‘Membran Konsantre Akımlarının Yönetimi’ kısmı incelenmelidir.

Su geri kazanımında kullanılan ileri arıtma teknolojileri hakkında ülkemizde yeterli bilgi birikimi ve işletme tecrübesinin olmaması

Ülkemizde yeteri kadar su geri kazanım tesisi bulunmamaktadır. Bazı tesislerde de hatalı tasarım ve işletme nedeniyle maalesef kötü sonuçlar alınmakta olup, bu durum yatırım yapmayı planlayan diğer sanayicilerin de geri adım atmasına neden olmaktadır.

Bu nedenle özellikle su geri kazanım çalışmalarının hızlandığı ülkemizde doğru çalışan iyi uygulamalara ihtiyaç vardır. Gerek proses seçiminde ve gerekse işletme koşullarının optimizasyonunda pilot ölçekli tesislerin kurulup işletilmesi ülkemizde yaygınlaştırılmalıdır.

Böylece seçilen proses ve işletme koşullarının bir ispatı yapılmış olacaktır.

Ülkemizde proje firmaları atıksu özeline göre, 1-2 yıllık atıksu karakterizasyon verilerini dikkate almadan, kopyala-yapıştır projelerle veya yan komşu çözümlerini dikkate alarak prosesler önermektedir. Doğal olarak atıksu karakterinin değişmesi durumunda önerilen çözümler işe yaramamakta ve istenen verimler alınamamaktadır.

Her endüstriyel atıksu içerdiği kirletici türleri bakımından farklılıklar içerebilmektedir. Ayrıca, üretim proseslerine bağlı olarak da zaman zaman atıksu karakterizasyonunda önemli derecede değişimler olabilmektedir.

Özellikle atıksu geri kazanımı projelerinde su karakterizasyonun uzun zaman izlenmesi ve bir önceki maddede de değinildiği gibi pilot ölçekli tesislerin kurularak belirli bir süre izlenmesi gerekmektedir.

Pilot tesislerin kurulması ile hem atıksu karakterizasyonundan emin olunacak hem de seçilen proses ve/ veya işletme koşullarından da emin olunacaktır.

Konsantre ve permeatda mikrokirletici tür ve konsantrasyonları hakkında yeterli veri ve bilgi olmaması.

Mikrokirleticilerin bazıları düşük konsantrasyonlarda dahi (örnek endokrin bozucular) insan sağlığını ciddi biçimde tehdit edebilir. Özellikle geri kazanılan suların tarımsal kullanımı veya içme suyu havzalarına karışması durumları için bu konuda ilave tedbirler gerekebilir.

Atıksu geri kazanımının bazı uygulamaları için konsantre ve permeatda mikrokirleticilerin tür ve konsantrasyonlarının belirlenmesine yönelik çalışmalar yapılması gerekebilir.

Arıtma tesisi operatörlerinin genellikle işletme ve proses bilgileri yeterli değildir.

Bu konu da oldukça önemli olup, yatırımı engelleyen hususlardan biridir. Arıtma prosesleri konusunda bilgilendirme için çeşitli kurslar/seminerlere operatörlerin katılması sağlanabilir.

Bunun yanı sıra atıksu geri kazanım tesisi işletecek olan personeller için özellikle proses sağlayıcı firmalar tarafından eğitimlerin verilmesi geri kazanım yatırımı yapan firmalar tarafından da talep edilmelidir.

Ülkemizde membranların pahalı olduğu, sürekli tıkandığı, çalışmayacağı konularında bir algı maalesef mevcuttur. Bu durum da atıksu geri kazanım yatırımları önündeki önemli engellerdendir.

Ülkemizdeki iyi uygulamaların sayılarını arttırmak gerekmektedir. Bu da tabii ki doğru prosesin seçilmesi ve optimum işletme koşullarının belirlenmesinden geçmektedir. Bunun için de su karakterizasyonun uzun süre izlenmesi ve pilot çalışmalar yapılarak seçilen prosesin verimliliğinin, permeat kalitesinin ve işletme koşullarının optimize edilmesi gerekmektedir.

Tabii ki özellikle farklı yaklaşımlar gerektiren geri kazanım tesisleri için üniversitelerle ortak çalışmalar yaparak, bilgiye en hızlı ve en kolay yoldan ulaşmak da hata yapılma olasılığını azaltacaktır.